It’s a waste of time. — Bu bir zaman kaybıdır.
It was a waste of time. — Bu bir zaman kaybıydı.
That’s a waste of time. — Bu bir zaman kaybıdır.
That’s a waste of time. — Bu bir zaman israfıdır.
This is a waste of time. — Bu bir zaman kaybı.
It’s a big waste of time. — O, büyük bir zaman kaybıdır.
That was a waste of time. — O bir zaman kaybıydı.
It’s just a waste of time. — O sadece bir zaman israfı.
It’s such a waste of time. — O böyle bir zaman kaybı.
School is a waste of time. — Okul bir zaman kaybıdır.
Exercise is a waste of time. — Egzersiz bir zaman kaybıdır.
I feel it’s a waste of time. — Bunun zaman kaybı olduğunu hissediyorum.
It is a sheer waste of time. — O tamamen zaman kaybı.
This is all a waste of time. — Bu tamamen bir zaman kaybı.
I think it’s a waste of time. — Onun zaman kaybı olduğunu düşünüyorum.
That is a pure waste of time. — O tamamen zaman kaybı.
This is just a waste of time. — Bu sadece vakit kaybı.
This is such a waste of time. — Bu çok zaman kaybı.
Doing that is a waste of time. — Onu yapmak zaman kaybı.
Doing this is a waste of time. — Bunu yapmak bir zaman kaybıdır.
School is not a waste of time. — Okul bir zaman kaybı değildir.
That would be a waste of time. — O bir zaman kaybı olacaktı.
That’s an utter waste of time. — O mutlak bir zaman kaybı.
University is a waste of time. — Üniversite zaman kaybıdır.
What a colossal waste of time! — Ne devasa bir zaman kaybı!
It’s a waste of time and money. — O zaman ve para kaybıdır.
It’s certainly a waste of time. — O, kesinlikle zaman kaybıdır.
That was a total waste of time. — O bir toplam zaman kaybıydı.
I think this is a waste of time. — Sanırım bu bir zaman kaybı.
It’s a waste of time to do that. — Onu yapmak bir zaman kaybı.
Tom thinks it’s a waste of time. — Tom onun zaman kaybı olduğunu düşünüyor.
Waiting is just a waste of time. — Beklemek sadece bir zaman kaybıdır.
It would only be a waste of time. — Bu sadece bir zaman israfı olacaktı.
That meeting was a waste of time. — O toplantı bir zaman kaybıydı.
That’s a waste of time and money. — O, zaman ve para kaybıdır.
I told you it was a waste of time. — Bunun bir zaman kaybı olduğunu sana söyledim.
It was a waste of time and effort. — O bir zaman ve çaba kaybıydı.
That was a colossal waste of time. — O muazzam bir zaman kaybıydı.
That was a complete waste of time. — O toplam zaman kaybıydı.
This is obviously a waste of time. — Bu açıkça bir zaman kaybı.
Doing that will be a waste of time. — Onu yapmak zaman kaybı olacaktır.
Don’t bother. It’s a waste of time. — Zahmet etmeyin. O, zaman kaybıdır.
Watching TV is a big waste of time. — TV izlemek büyük bir zaman kaybı.
Doing that would be a waste of time. — Onu yapmak zaman kaybı olurdu.
I told you this was a waste of time. — Sana bunun bir zaman kaybı olduğunu söyledim.
It’s a waste of time to stay longer. — Daha uzun kalmak zaman kaybıdır.
Talking about it is a waste of time. — Bu konuda konuşma bir zaman kaybı.
That would be a total waste of time. — Bu tam bir zaman kaybı olurdu.
It’s a waste of time to talk about it. — O konuda konuşmak bir zaman kaybıdır.
It’s a waste of time to talk about it. — O konuyla ilgili konuşmak bir zaman kaybıdır.
Trying to fix this is a waste of time. — Bunu düzeltmeye çalışmak bir zaman kaybı.
I hope this trip isn’t a waste of time. — Umarım bu gezi zaman kaybı değildir.
I think watching TV is a waste of time. — Bence TV izlemek zaman kaybıdır.
It seems like a terrible waste of time. — Korkunç bir vakit kaybı gibi görünüyor.
It would be a waste of time to do that. — Bunu yapmak zaman kaybı olurdu.
Like Tom said, this is a waste of time. — Tom’un söylediği gibi, bu bir zaman kaybıdır.
That would be a complete waste of time. — O tam bir zaman kaybı olurdu.
It’s a waste of time to wait any longer. — Daha fazla beklemek zaman kaybı.
That computer class was a waste of time. — O bilgisayar dersi bir zaman kaybıydı.
I should’ve known it was a waste of time. — Bunun bir zaman kaybı olduğunu bilmeliydim.
I’m afraid that would be a waste of time. — Onun zaman kaybı olacağından korkuyorum.
I think of watching TV as a waste of time. — TV izlemeyi bir vakit kaybı olarak düşünüyorum.
In my opinion, Twitter is a waste of time. — Bence Twitter bir zaman kaybıdır.
It was a complete and utter waste of time. — O tam ve mutlak bir zaman kaybıydı.
The waste of time and money is incredible. — Zaman ve para kaybı inanılmaz.
This is kind of a waste of time, isn’t it? — Bu az çok bir zaman kaybı, değil mi?
Tom thinks that school is a waste of time. — Tom okulun bir zaman israfı olduğunu düşünüyor.
What you’re doing is just a waste of time. — Yaptığın şey sadece bir zaman kaybı.
I maintain that sports are a waste of time. — Sporun zaman kaybı olduğunu iddia ediyorum.
If you ask me, it was just a waste of time. — Bana sorarsan, o tamamen bir zaman kaybıydı.
The meeting, in short, was a waste of time. — Kısacası toplantı vakit kaybıydı.
Tom thinks that sports are a waste of time. — Tom, sporun vakit kaybı olduğunu düşünür.
Tom thinks that sports are a waste of time. — Tom sporların bir zaman kaybı olduğunu düşünüyor.
Trying to convince Tom was a waste of time. — Tom’u ikna etmeye çalışmak bir zaman kaybıydı.
It seems a waste of time to wait any longer. — Daha fazla beklemek zaman kaybı gibi görünüyor.
It’s a waste of time to reason with a child. — Bir çocukla mantık ekseninde konuşmaya çalışmak zaman kaybı.
It’s a waste of time to try to convince Tom. — Tom’u ikna etmeye çalışmak zaman kaybıdır.
Tom thought the meeting was a waste of time. — Tom toplantının zaman israfı olduğunu düşündü.
I think reading novels isn’t a waste of time. — Sanırım romanlar okumak bir zaman israfı değil.
Trying to do such a thing is a waste of time. — Böyle bir şeyi yapmaya çalışmak zaman israfıdır.
It would be a waste of time to ask Tom to help. — Tom’un yardım etmesini istemek zaman kaybı olurdu.
Studying when you’re sleepy is a waste of time. — Uykun varken ders çalışmak bir zaman kaybıdır.
Trying to convince Tom will be a waste of time. — Tom’u ikna etmeye çalışmak bir zaman kaybı olacak.
If you ask me, this is a complete waste of time. — Bana sorarsan, bu tam bir zaman kaybı.
Some people think of reading as a waste of time. — Bazı insanlar okumanın zaman kaybı olduğuna inanıyorlar.
Tom says he thinks it’s a waste of time to vote. — Tom oy vermenin bir zaman kaybı olduğunu düşündüğünü söylüyor.
It’s a waste of time to study when you’re sleepy. — Uykuluyken ders çalışmak zaman kaybıdır.
It’s an absolute waste of time to wait any longer. — Daha fazla beklemek tam bir zaman kaybıdır.
I should’ve known it was going to be a waste of time. — Ben bir zaman kaybı olacağını bilmeliydim.
Tom tried to explain why it would be a waste of time. — Tom, neden bir zaman kaybı olacağını açıklamaya çalıştı.
I used to think that taking walks was a waste of time. — Yürüyüş yapmanın bir zaman kaybı olduğunu düşünürdüm.
I was wondering if this might just be a waste of time. — Bunun sadece bir zaman kaybı olup olmayacağını merak ediyordum.
If you ask me, talking to Tom will be a waste of time. — Bana sorarsan, Tom’la konuşmak bir zaman kaybı olacaktır.
It’ll be a waste of time if we wait for them any longer. — Onları daha fazla beklersek zaman kaybı olur.
Men believe that discussing problems is a waste of time. — İnsanlar sorunları tartışmanın bir zaman kaybı olduğuna inanıyorlar.
Tom says it’s a waste of time to try to please everybody. — Tom herkesi memnun etmenin zaman kaybı olacağını söylüyor.
I told you it would be a waste of time asking Tom to help. — Tom’un yardım etmesini istemenin bir zaman kaybı olacağını sana söyledim.
If you ask me, reading comics is a complete waste of time. — Bana sorarsan, çizgi roman okumak tamamen boşa zaman harcamaktır.
I think that games such as Candy Crush are a waste of time. — Candy Crush gibi oyunların zaman kaybı olduklarını düşünüyorum.
Looking at your Facebook friends’ photos is a waste of time. — Facebook’taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
I’m afraid that my efforts to help her are just a waste of time. — Ona yardımcı olma çabalarımın sadece bir zaman kaybı olduğundan korkuyorum.
Tom thought that it would be a waste of time to go to that meeting. — Tom o toplantıya gitmenin zaman kaybı olacağını düşünüyordu.
Trying to convince Tom to help us will be a complete waste of time. — Tom’u bize yardım etmesi için ikna etmeye çalışmak tam bir zaman kaybı olacak.
He failed many times, but he had no feeling that it was a waste of time. — O defalarca başarısız oldu ama bunun bir zaman kaybı olduğuna dair içinde bir his yoktu.
She found the evening boring and uninteresting, in short, a waste of time. — O, akşamı sıkıcı ve ilgi çekmeyen, kısaca, bir zaman kaybı buldu.
Tom felt that it would be a waste of time to translate the letter for Mary. — Tom Mary için mektubu tercüme etmenin zaman kaybı olacağını anladı.
Some people consider it a waste of time to study languages such as Klingon, Interlingua and Esperanto. — Bazı insanlar Klingon, Interlingua ve Esperanto gibi dilleri öğrenmenin zaman kaybı olduğunu düşünmektedir.
I look on watching TV as a waste of time.
The waste of time and money is incredible.
I think of watching TV as a waste of time.
Workaholics view holidays as a waste of time.
Some people think of reading as a waste of time.
If you ask me, reading comics is a complete waste of time.
The conference was an appalling waste of time, I didn’t learn a thing.
She found the evening boring and uninteresting, in short, a waste of time.
Discussion question: Learning to juggle is a total waste of time.
True or false?