Tom encouraged Mary. — Tom Mary’yi teşvik etti.
I was very encouraged. — Ben çok teşvik edilmişim.
No one encouraged Tom. — Hiç kimse Tom’u teşvik etmedi.
No one encouraged her. — Kimse onu teşvik etmedi.
Nobody encouraged her. — Hiç kimse onu teşvik etmedi.
Nobody encouraged him. — Hiç kimse onu teşvik etmedi.
Why are you encouraged? — Neden teşvik ediyorsun?
I always encouraged Tom. — Ben her zaman Tom’u teşvik ettim.
My friends encouraged me. — Arkadaşlarım beni teşvik etti.
Tom always encouraged me. — Tom her zaman beni teşvik etti.
Tom always encouraged me. — Tom hep beni teşvik etti.
Tom should be encouraged. — Tom’un teşvik edilmesi gerekir.
I encouraged Tom to do it. — Onu yapması için Tom’u teşvik ettim.
People should be encouraged. — İnsanların cesaretlendirilmeleri gerekir.
Contributions are encouraged. — Katılımlar teşvik edilmektedir.
Tom encouraged me to do that. — Tom bunu yapmam için teşvik etti.
Tom encouraged us to do that. — Tom bunu yapmamız için teşvik etti.
He encouraged me to try again. — Onu tekrar denemem için beni cesaretlendirdi.
I was encouraged by his words. — Onun sözleriyle cesaretlendirildim.
I encouraged Tom to be himself. — Tom’u kendi olması için teşvik ettim.
Nobody encouraged Tom to study. — Kimse Tom’u çalışması için teşvik etmedi.
She was encouraged by the news. — O, haber tarafından cesaretlendirildi.
Tom encouraged Mary to do that. — Tom Mary’yi onu yapmaya teşvik etti.
Tom encouraged me to try again. — Tom beni bunu tekrar yapmam için teşvik etti.
Do you feel more encouraged now? — Kendini daha çok teşvik edilmiş hissediyor musun?
Early registration is encouraged. — Erken kayıt teşvik edilir.
He was encouraged by his success. — Başarısı onu teşvik etti.
I encouraged Tom to learn French. — Tom’u Fransızca öğrenmesi için teşvik ettim.
I encouraged Tom to study harder. — Tom’u daha çok çalışması için teşvik ettim.
Tom encouraged Mary to try again. — Tom, tekrar denemesi için Mary’yi cesaretlendirdi.
Tom encouraged me to learn French. — Tom Fransızca öğrenmemi teşvik etti.
Tom and Mary encouraged each other. — Tom ve Mary birbirlerini cesaretlendirdiler.
Tom encouraged Mary to write songs. — Tom Mary’yi şarkılar yazmaya teşvik etti.
I encouraged Tom to stay in college. — Ben Tom’u üniversitede kalması için teşvik ettim.
She encouraged him to write a novel. — Bir roman yazması için onu teşvik etti.
Tom encouraged Mary to keep writing. — Tom Mary’yi yazmaya devam etmesi için teşvik etti.
Children should always be encouraged. — Çocukların daima teşvik edilmesi gerekir.
Tom encouraged Mary to go to college. — Tom, Mary’yi üniversiteye gitmesi için cesaretlendirdi.
Tom encouraged Mary to write a novel. — Tom Mary’yi bir roman yazması için teşvik etti.
He encouraged his son to study harder. — O, daha çok çalışması için oğlunu teşvik etti.
Tom encouraged me to apply to Harvard. — Tom, Harvard’a başvurmam için beni yüreklendirdi.
My teacher encouraged me in my studies. — Öğretmenim, çalışmalarımda beni teşvik etti.
Tom encouraged his son to study French. — Tom oğlunu Fransızca öğrenmesi için yüreklendirdi.
I encouraged Tom to exercise more often. — Tom’u daha sık egzersiz yapması için teşvik ettim.
Tom encouraged Mary to buy a hybrid car. — Tom Mary’yi bir hibrid otomobil satın alması için teşvik etti.
Tom encouraged Mary to leave right away. — Tom Mary’yi hemen yola çıkması için teşvik etti.
His advice encouraged me to try it again. — Tavsiyesi tekrar denemem için beni yüreklendirdi.
I’m not too encouraged by what I’ve seen. — Ben gördüğüm tarafından çok teşvik edilmiş değilim.
Nobody encouraged Tom to work any harder. — Hiç kimse Tom’u daha çok çalışması için teşvik etmedi.
The professor encouraged me in my studies. — Profesör çalışmalarımda beni teşvik etti.
37 more results not shown.
encouraged ile ilgili cümleler 10 cümle ve Türkçe ve İngilizce çevirisi.
Basit ve Orta – İleri seviye 5 adet örnek Cümle
Onlarca basit seviye cümle çevirisi ve İngilizce temel kelimeler